Akademisyenler, Cumhuriyetin 100. yılında tartışmaya açılan “yeni anayasa” çalışmaları konusunda, demokratik bir süreç için siyasal aktörlerle birlikte halkın katılımının da önemli olduğunu vurguladı.
Anadolu Ajansının (AA) Cumhuriyet’in 100. yıl dönümü dolayısıyla hazırladığı “Türkiye’nin Asırlık Anayasa Serüveni” temalı 3 bölümlük dosya haberin üçüncü ve son bölümünde, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Alkan ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersoy Kontacı, yeni anayasa yapım sürecini AA muhabirine değerlendirdi.
Prof. Dr. Alkan, yakın dönem Türkiye anayasalarının askeri darbe ve müdahalelerden sonra, ara rejim koşulları içinde şekillendirildiklerini ve demokratik kurucu iktidar sorunu taşıyan belgeler olduklarını belirtti.
Bütün bu anayasal süreçte darbeciler ve onların destekçilerinin ötekileştirdiği toplumsal grupların ve onların siyasi temsilcilerinin anayasa yapım sürecine dahil edilmediklerine dikkati çeken Alkan, oluşturulan rejimlerin de dar bir kadronun bakış açısını yansıtan bir kurumsal yapı ortaya çıkardığını söyledi.
Alkan, getirdiği tıkanıklıklar nedeniyle çok sayıda, dönemsel ve genellikle tepkisel içerikte değişikliğe konu olan 1982 Anayasası’nın, anayasal anlamda bütünlüğünü de kaybettiğini vurguladı. Prof. Dr. Alkan, şöyle devam etti:
“Bu çerçevede Türkiye, Soğuk Savaş döneminde o günün küresel güç dengelerinin şekillendiriciliği altında kendi sosyoekonomik dinamiklerini baskılamaya dönük bir anayasal oligarşi ile yönetilen ülkelerden biriydi. Soğuk Savaş sonrasında bu konumda olan Latin Amerika ülkeleri, Portekiz, Türkiye, Güney Kore gibi ülkelerde askeri vesayetin gölgesinde farklı formülasyonlarla şekillendirilmiş vesayet sistemlerine sahip ülkelerde yaşanan anayasal tartışmalar, vesayetçi kurumlar ile seçime dayalı otoriteler arasındaki gerilimi yansıtmaktadırlar. Türkiye’de yeni bir anayasa yapım süreci seçimle siyasal değişimi gerçekleştiren bir geleneğin demokratik anlamda konsolide edilmesi ile yakından ilgilidir ve sürece bu bilinçle yaklaşılması zorunluluğu bulunmaktadır.”
“Önerinin yapılacak bir halk oylaması ile sonuçlandırılması sağlanmalı”
Siyaset dışı güçlerin zor yoluyla yaptıkları müdahaleler veya dış nüfuzun bir uzantısı olarak meydana getirilen anayasalar dışarıda tutulduğunda demokratik bir anayasa yapım sürecinin iki unsura dayandığının belirtilebileceğini dile getiren Alkan, şunları söyledi:
“Bu unsurlardan ilki siyasal elitler veya önde gelen siyasal aktörler, ikincisi sivil toplum kuruluşları, sektör temsilcileri ve daha geniş talep gruplarını içeren halktır. Demokratik bir anayasa yapım süreci bu iki unsur arasında bir dengenin kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Başarılı örnekler dikkate alındığında, yeni bir anayasa yapımında siyasal aktörler arasında bir uzlaşma zeminin oluşturulması ile sürecin başlatılması yararlı olacaktır. Siyasal aktörlerin müzakereleri ile oluşan ve farklı alternatifleri içeren bu metnin kamuoyunda tartışmaya açılması sürecin ikinci aşaması olarak düşünülmelidir. Bu aşamada isteyen tüm grup ve kurumların katkı sunacağı, zaman zaman siyasal aktörlerin de katılımına açık olan bu müzakereler sonucunda alınan önerilerin, metin bütünlüğü korunarak yeniden Meclisin bünyesine taşınması ve karar aşamasına geçilmesi yararlı olacaktır. Mecliste siyasal aktörlerin müzakereleri sonucunda oluşacak metin genel kurulda hangi yeterli çoğunlukla kabul edilirse edilsin, önerinin yapılacak bir halk oylaması ile sonuçlandırılması sağlanmalıdır. Sürecin tüm aşamasında müzakere kanalları açık olmalı ve kamuoyu sürekli bilgilendirilmelidir.”
“Çeşitli usul ve mekanizmalardan söz etmek mümkün”
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersoy Kontacı da yeni bir anayasanın hem demokratik yöntemle hem de demokratik olmayan yöntemlerle yapılabileceğini söyledi.
Bu bağlamda, demokratik anayasa yapım yönteminin anahtar kavramının “katılım” olduğunu dile getiren Kontacı, demokratik olmayan anayasa yapım yöntemlerinin “elitler arası uzlaşma”dan, doğrudan veya dolaylı iç veya dış “dayatma”ya kadar giden çeşitli biçimlerine rastlanabileceğini söyledi.
Kontacı, “Demokratik anayasa yapım yöntemindeki ‘katılım’ olgusundan anlaşılması gereken şey, yalnızca siyasi elitlerin değil, vatandaşların da olabildiğince geniş şekilde sürece katılımı ve farklı aşamalarda belirleyici söz sahibi olabilmeleridir. Bu temel hedef çerçevesinde bugüne kadar geliştirilen ve çeşitli ülke uygulamalarında denenen ve halen denenebilecek çeşitli usul ve mekanizmalardan söz etmek mümkündür.” dedi.
-“Anayasal yenilenme süreci…”
TBMM’nin yeni bir anayasa yapıp yapamayacağı konusunu da değerlendiren Kontacı, bir ülkede halihazırda görevde olan yasama organının tümüyle yeni baştan bir anayasa yapıp yapamayacağı, yani anayasa hukuku literatüründeki yerleşik ifadeyle, “asli kurucu iktidar” işlevini de üstlenip üstlenemeyeceği konusunda çeşitli görüşler bulunduğunu aktardı.
Türkiye’de anayasa tartışmalarının daha başlangıç aşamasından itibaren bu zorlu ayrımların gerilimine itilmemesinin daha makul bir tercih olacağını vurgulayan Kontacı, “Bu bağlamda ‘yeni bir anayasa’ tabirinin siyaset dünyasında belli bir ağırlığı ve çekiciliği olduğunu gözlemlemekle birlikte, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana gelen ve büyük bölümü 1982 Anayasası’nda ‘değiştirilemez maddeler’ olarak korunan esasların tartışma dışında bırakılacağı, buna karşın, temel hak ve özgürlükler kataloğunun güçlendirileceği, iyi işlemediği gözlemlenen kurumların iyileştirileceği, hukuk tekniği ve kullanılan dil bakımından daha pürüzsüz bir metne ulaşmanın temel hedef olacağı bir ‘anayasal yenilenme’ sürecinden söz etmenin daha doğru bir kavramsal tercih olacağını düşünüyorum.” değerlendirmesini yaptı.
“Anayasal farkındalık yaratılması önemli”
Demokratik anayasa yapımı ya da kapsamlı anayasal yenilenme süreçleri açısından varlığı genel olarak aranan tüm hususların Türkiye için de geçerli olacağını ifade eden Kontacı, şunları söyledi:
“Bu bağlamda, bir ‘anayasal farkındalık’ yaratılması, vatandaşların anayasal değişim ihtiyacı ile eğer böyle bir ihtiyaç tanımlıyorlarsa bunun yönü konusundaki fikirlerini inşa edebilecekleri bir haber alma, tartışma ortamı inşası ile bu fikirlerin serbestçe dile getirilebildiği bir hukuki güvenlik ortamının tesis edilmesi büyük önem taşıyacaktır. Bu bağlamda, demokratik anayasa yapımı, anayasal değişim süreci bağlamında ‘hazırlık aşaması’ olarak adlandırılabilecek bu süreçteki eksikliklerin sonradan giderilmesinin mümkün olmayacağının bilinciyle, bu evrede harcanacak zamanın ve emeğin uzun vadede daha sağlıklı sonuçlar elde etme ihtimalini kuvvetlendiren bir anahtar olacağını düşünüyorum.”